Michel Foucault'nun panoptikon kavramı, modern gözetim toplumlarını anlamak için önemli bir çerçeve sunar. Panoptikon, Jeremy Bentham’ın 18. yüzyılda tasarladığı, mahkumların sürekli gözlemlenebileceği bir hapishane modeli olarak ortaya çıkmıştır. Foucault ise bu yapıyı, bireylerin gözlemlendiğini hissettiği fakat gözlemcinin her an orada olup olmadığını bilmediği bir gözetim biçimi olarak tanımlar. Bu sürekli gözlemlenme hissi, bireylerin kendi kendilerini denetleme (öz-gözetim) yoluyla disipline olmalarına neden olur. Dijital çağda sosyal medya platformları, panoptikonun bu işleyiş biçimini yeniden yorumlayarak, bireylerin sürekli izleniyormuş gibi hissettikleri bir yapı yaratır. Bu metinde, panoptikon kavramının sosyal medya üzerindeki etkisi ve dijital dünyadaki gözetim mekanizmaları ele alınacaktır.
Jeremy Bentham’ın panoptikonu, dairesel bir hapishane tasarımıdır. Bu tasarımda, merkezde bir gözlem kulesi bulunur ve mahkumların kaldığı hücreler dairesel bir biçimde bu kulenin etrafına yerleştirilmiştir. Gözlem kulesinde tek bir gardiyan yer alsa da mahkumlar, her an izlendiklerini düşündükleri için davranışlarını disipline ederler. Gözlemlenip gözlemlenmediklerinden emin olamayan mahkumlar, sürekli olarak denetleniyormuş gibi hissederek kendi kendilerini kontrol etmeye başlarlar.
Michel Foucault, Hapishanenin Doğuşu adlı eserinde panoptikonu, modern toplumlarda iktidarın işleyiş biçimini anlamak için kullanır. Ona göre, modern toplumlarda bireyler, dışsal bir güç tarafından sürekli izlenmiyorlarmış gibi hissederler ancak bu izlenme olasılığı bile onların davranışlarını kontrol etmeleri için yeterlidir. Bu gözetim, sadece hapishanelerle sınırlı kalmaz; okullar, hastaneler, fabrikalar gibi tüm disiplin kurumlarında bu tür bir gözlem sistemi bulunmaktadır.
Dijital çağda sosyal medya platformları, Foucault’nun tanımladığı bu gözetim sistemine yeni bir boyut kazandırır. Sosyal medya platformları, bireylerin kendi paylaşımlarını, başkalarının tepkilerini ve kendi dijital kimliklerini sürekli olarak izleyip düzenledikleri bir gözetim mekanizması oluşturur. Bireyler, sosyal medyada başkaları tarafından izlenip değerlendirilme ihtimalinin farkında olarak, kendi davranışlarını ve paylaşımlarını toplumsal normlara uygun şekilde şekillendirirler.
Panoptikondaki işleyişten farksız olarak, sosyal medyada da bireyler sürekli izleniyormuş gibi hissederler. Instagram, Facebook, Twitter gibi platformlarda kullanıcılar, paylaştıkları fotoğraflar, gönderiler ve durum güncellemeleri üzerinden takip edilirler. Bu platformlarda aldıkları beğeniler, yorumlar ve takipçi sayıları, başkalarının onları nasıl algıladığı konusunda geri bildirim niteliğindedir. Bireyler, başkalarının kendilerine nasıl tepki vereceğini düşünerek paylaşımlarını şekillendirir ve bu durum, onların kendilerini sürekli olarak kontrol etmelerine neden olur.
Foucault’nun panoptikon modelinde olduğu gibi, sosyal medya kullanıcıları da kendilerini izleyip düzenleyerek bir tür öz-gözetim uygularlar. Kullanıcılar, dijital kimliklerini toplumsal kabul görecek şekilde sunmak için sürekli olarak kendilerini gözlemlerler. Hangi fotoğrafın daha fazla beğeni alacağı, hangi paylaşımın daha olumlu geri dönüşler sağlayacağı gibi sorular, bireylerin davranışlarını şekillendiren temel unsurlardır. Böylece sosyal medya, bireylerin kendilerini disipline ettikleri ve dış gözler için "ideal" bir versiyonlarını sundukları bir dijital panoptikon haline gelmiştir.
Panoptikon modelindeki gözetlenen ile dijital ortamdaki gözetlenen arasında belirgin fark vardır. Panoptikon modelindeki gözetlen bireylerde zorunluluk ve rıza dışı esasken, dijital ortamda olay tam tersidir, bireyler gözetlemeye kendi rızasıyla katılırlar, yani bir bakıma gönüllük esastır. Byung-Chul Han, sosyal medya gözetimi panoptikon gözetim anlayışından ayırarak "gönüllü gözetim" kavramını geliştirir. Michel Foucault'nun panoptikon modelinde olduğu gibi, modern toplumlarda gözetim dışsal bir baskı unsuru olarak değil, bireylerin gönüllü olarak kendilerini denetledikleri bir süreç haline gelir. Sosyal medya kullanıcıları, izlendiklerinin ve değerlendirildiklerinin farkındadır; ancak bu gözetimi tehdit edici bulmazlar. Aksine, bu süreçte aktif olarak yer alırlar ve hatta bu gözlemlenme halini arzu ederler. Han, panoptikonun sonunu değil, tümüyle yeni perspektifsiz bir panoptikonun başlangıcını yaşadığımızı söylemiştir. Ona göre artık tek bir gözlemci,iktidar,gardiyan ve gözlemlenen tek tip topluluk,mahkum yoktur. Yerkürenin tümü bir panoptikon haline gelmiştir ve böylelikle her yer şeffaf hale gelip içeriyi ve dışarıyı birbirinden ayıracak duvarlar ortadan kalkmıştır. Perspektifsiz post-panoptikon, herkesin her yerde ve her şekilde gözlemlenebilir durumda olduğu, istenilerek katılınan bir panoptikondur.
Kaynakça:
1.Jeremy, B (2016)Panaktikon gözün İktidarı.(Çev. Zeynep Özarslan). Su Yayınları.
2.Foucault, M. (2019). Hapishanenin Doğuşu. (Çev. M. A. Kılıçbay). İstanbul: İmge Kitabevi.
3.Chul Han ,B (2017) Şeffaflık Toplumu. (Çev. Haluk Barışcan). Metis Yayınları.
Yorum Yazın
Facebook Yorum