Tüketim çılgınlığının zirvesindeyiz.
İçinde yaşadığımız dönemde ne eşyanın ne kıyafetin ne de insanın kıymeti biliniyor,
bütün güzellikler tek tek israf ediliyor.
Farkında olmadan “kullan-at” hastalığı ile yaşıyoruz.
Bu hastalığın yanına, kıymet bilmemek ve bencillik de eklenince atlatılması güç bir zehirle mücadele ediyoruz.
Yenisini bulduğumuz anda elimizdekine hor bakıyor, dost, sevgili, arkadaş gibi kavramları sadece bir etiket olarak kullanıyor,
gönlün değil nefsin mührüyle insanları sınıflandırıyoruz.
Oysa, kıymet barındıran bu ifadeler herkes için değil, sadece özel insanlar için kullanılan ve gönül mührü taşıyan, ömür feda ettiren kavramlardı, içleri boşaltılana kadar.
Merhamet, sadakat ve sevgi dolu kavramlar yerini içi boş, sadece bir hitaba bıraktı.
Hatırlayın, çok değil bundan yakın zaman önce eskidikçe güzelleşen,kıymetlenen samimiyetler vardı.
Ne yazık ki artık eskiyecek kadar yaşamıyoruz dostluklarımızı.
İsraf döneminde dostlukları da israf etmeye, bir eşya gibi çevremizdeki insanları değiştirmeye başladık.
Gönül pazarında usta bir satıcı, vicdan tezgahında bozuk terazi haline geldik.
Kullan-at salgını artık sadece materyal dünyada değil, manevi dünyamızın da salgını oldu, gönlümüzü çürüttü.
Kimimiz kullanmakla, kimimiz ise atılan olmakla imtihan edildi.
İsrafın belki de en tehlikeli boyutu bu.
Menfaati bitenin muhabbeti biter ifadesi "kullan-at" çağının belki de özetidir.
Simdi var mısın üzerine duvarlar ördüğün, kapılar kapattığın kimler varsa bir selam, bir çiçek, bir özledim buketi ile tekrar kazanmaya?
İsraf şeytanına bir tokat atmaya...
Çağımızın yarası...O kadar güzel yorumlamışsınız ki; kaleminize, yüreğinize sağlık...
Ayfer
28-07-2022 13:19