Son günlerde çok sık duyduğumuz bir konu. Afet üzerinden siyaset yapılması konusu. Konu ile alakalı olarak ben de bir şeyler söyleme gereği duydum. Çünkü Bingöl’de toplumsal bir hareket olarak başlayan ve sosyal medyada büyük yankı uyandıran #bingölafetbölgesiilanedilsin etiketi kimi çevrelerce “siyasi bir hareketmiş” gibi gösterilerek siyaset malzemesi yapıldı.
Öncelikle siyaset nedir buna bir bakalım. Ben siyasetçi ya da işin teorisini bilen bir uzman olmadığım için genel olarak bugüne dek karşılaştığım tanımların bir sentezini sunacağım. Bana göre, siyaset bir yandan devleti idare etme sanatı, diğer yandan toplumda çatışan menfaatleri uzlaştırma sanatı ve bilimi olarak kabul edilen bir kavramdır. Ki bu kavram sadece siyasetçileri değil, uzlaştırma sanatı ve bilimi olarak halkı da yakından ilgilendiren bir kavramdır.
Peki deprem olması muhtemel bir bölgede yaşayan, her gün medyada işin uzmanları tarafından uyarılan ve daha yeni ülkede yaşanmış koca bir afeti iliklerine dek yaşamış olan bir toplumun deprem konusunda icra makamlarından eylem talebinde bulunmaları bir siyaset midir? Yoksa toplumun anayasal haklarını kullanarak yetki verdiği makamlardan talepte bulunma haklarını kullanmaları mıdır?
Deprem olduğunda çadır satan yardım kuruluşunu eleştirmek mi siyasettir? Yoksa buna sessiz kalmak, toplumun tepkisini engellemeye çalışmak mı siyasettir?
Deprem bölgesine yardım göndermek mi siyasettir? Yoksa giden yardımları, gönderen kurum ve kuruluşlara göre ayırıp engellemek ya da el koymak mı siyasettir?
Depremde sosyal medyadan örgütlenip yardım toplamak mı siyasettir? Yoksa o yardımlara logo, amblem yapıştırıp önünde gülerek poz vermek mi siyasettir?
Deprem bölgelerine kumbarasındaki parayı, umre parasını bağışlamak mı siyasettir? Yoksa halkın bankalarından milyarlarca lirayı bağış diye aktarmak mı siyasettir?
Yaptığı yardımın dekontunu sosyal medyada paylaşmak mı siyasettir? Yoksa evindeki tek battaniyeyi gönderip neden çadır göndermiyorsunuz diye sormak mı siyasettir?
Beş kişi toplaşıp bir pikap kiralayıp malzeme toplayıp sessizce yardımı götürüp kendi eliyle dağıtan vatandaş, Bingöl afet bölgesi ilan edilsin derken siyaset yapıyor oluyor. İş makinelerini konvoy yapıp video çekip bölgeye yardıma gidiyoruz diyerek siyasetçileri etiketleyen, sonrasında o iş makineleri, enkaz ve yıkım işleri alsın diye soluğu Ankara’da alanlar vatansever oldukları için iş almaya hak kazanıyor ve tuhaftır ki siyaset yapmamış oluyor.
Bu süreçte en doğru tespit şu oldu; Bu halk cahildir. Bu halk cahil olduğu için o afet anında insanları düşündü. Canları düşündü. Yeni yapılacak şehirlerde rantı düşünmedi. Bu halk bilinçli olsa zaten bu halka cahil diyecek siyasetçileri değil, kendisini bilinçlendirecek, hakkını aradığında “haklısınız tepkinizi gösterin” diyecek yöneticilere o makamları verirdi. Halk bilinçli olmayabilir. Halk afet bölgesi ilanı ile alakalı kanunu veya mevzuatı bilmeyebilir. Ben sıradan bir vatandaş olarak halkımız cahildir diyebilirim. Halkımız cahil bırakılmıştır diyebilirim. Ve diyorum. Toplumumuz kendi isteğiyle cahil olmamış. Bizzat dönemin işbirlikçi yöneticileri tarafından bilinçli şekilde cahil bırakılmıştır. Ama halkın oyuyla, halktan vekalet alan hiç kimse o halka cahil diyemez. Özellikle depremden etkilenmiş ve tedirgin olan bir halka. Gerçek yönetici o halkın endişelerini paylaşır ve halkla bu konuda çözüm üretmeye çalışır.
Konuyu fazla derinleştirmeyeceğim. Halkımız deprem konusunda siyaset yapmıyor. Çünkü halkımız siyaset yapmayı bilmiyor. Siyaset bir ikna sanatıdır. Bir kandırma sanatıdır. Bu sanatı bilenlerin beyaz passatları, lüks arabaları, Ankara’da evleri, deprem bölgelerinde kurulmaya hazır şantiyeleri vardır. Bugün kim Ankara’da enkaz ya da yapım işleri ihaleleri için koşturuyorsa siyaseti depremin ilk günlerinde onlar yapmıştır. Halktan topladıkları yardımları kurumlarımız tırlar gönderiyor diye kimler paylaşmış ise koltuklarına daha sıkı sarılmak için siyaseti onlar yapmıştır.
Son olarak istifa konusuna değinmek istiyorum. İstifa müessesi onurlu bir müessesedir. İstifa talep etmek ise anayasal bir halktır. Bir avukata vekalet verdiğinizde istediğiniz zaman onu azledebilirsiniz. Bir vekile de ya da idareciye de size vekalet etsin diye bir koltuk teslim ettiğinizde, dilediğiniz zaman o koltuğu bırakmasını talep etme hakkınız vardır. O koltuklara kendi emeğiyle gelip başarısız olanlar zaten sorumluluğu üstlenip onurlu bir şekilde ayrılırlar. Ama net şekilde bu yazıyı okuyan herkese söylüyorum. İstifa talep etmek hakkınızdır. Asla bir suç değildir. Aksine başarısız olup halka rağmen o koltuğu işgal edenler vebal altındadır.
Yorum Yazın