Bingöl Eğitim-Sen Kadın Sekreterliği, 25 Kasım Kadın Şiddetle Mücadele Günü kapsamında bir açıklamada Kadın Bakanlığı talebini yineleyerek, ‘’Aile Değil Kadınız, Kadın Bakanlığı’nda Israrcıyız!’’ dedi.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü‘ne İlişkin Eğitim-Sen Kadın Sekreterliği tarafından yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi;
“Ataerkil kapitalist sistemin yarattığı eşitsizlikler, ayrımcılıklar, savaşlar, derinleşerek devam etmektedir. Tüm dünyada devletler uyguladıkları baskıcı politikalarla kadına yönelik şiddetin boyutlarını ve dozajını arttırmıştır. Böylesi bir gerçekliğin yaşandığı bugün, biz kadınlar ataerkil kapitalizme ve yarattığı şiddetin her türlüsüne karşı; savaşa, tacize, tecavüze, yoksulluğa, haklarımızın yok edilmesine, eşitsizliğe ve gericiliğe karşı bir kez daha alanlardayız.
62 yıl önce Dominik Cumhuriyeti'nde faşist diktatör Trujillo'ya karşı demokrasi, özgürlük talebiyle direniş bayrağını yükselten Mirabel Kardeşlerin mirasını devralan kadınlar olarak bugün her türden baskıcı, faşizan yönetimlere karşı direniş geleneğine sahip çıkıyoruz. Türkiye’nin dört bir yanından, Arjantin'e, Şili'ye, Polonya’dan Afganistan’a, Rojava'ya dünyanın her yerinden yükselen kadın direnişleri İran’da katledilen Jina Amini’nin ardından diktatörlüğe, otoriter rejimlere, ataerkilliğe karşı bir başkaldırıya dönüştü. Kadınlar olarak 25 Kasım’da; şiddete, cinsiyetçiliğe, savaşa, yoksulluğa karşı; eşitlik, adalet, barış ve özgürlük için isyanı büyüterek alanlardayız!
Aile Değil Kadınız, Kadın Bakanlığı’nda Israrcıyız!
Bildiğimiz gibi AKP’nin aileyi korumayı önceleyen politikaları ”kadın” adının bakanlık başta olmak üzere pek çok yerden çıkarılmasıyla sonuçlandı. Yeni rejime uyum çerçevesinde kurulan, adını bile söylemekte zorlandığımız yeni torba bakanlığın da tıpkı ”Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” gibi kadınların gerçek sorunlarına çözüm üretmek niyetinde olmadığını geçmiş 20 yıllık pratikten biliyoruz.
İktidar desteğiyle her gün bir kentte örgütlenen ‘aile yürüyüşleri’ adı altında LGBTİ+ karşıtı gösterilerle homofobi ve nefret söylemleri körükleniyor. Kimliğimizi yok sayanlara, bizleri erkeğe, sermayeye ve devlete daha da bağımlı hale getirmek için her türlü krizi fırsata çevirmenin hesabını yapanlara karşı emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerindeki binlerce yıllık erkek egemen denetimine son vermek ve ‘Aileye köle olmayacağız!’ ‘Susmuyoruz, Korkmuyoruz, İtaat Etmiyoruz’ demek için 25 Kasım’da alanlardayız!
AKP/MHP iktidar bloğu seçime doğru giderken anti-demokratik uygulamalarını arttırıyor. Temel hak ve özgürlüklere, sendikal eylem ve etkinliklere dönük saldırılarla toplumsal muhalefeti hedef alıyor. Meclisten çıkardığı sansür yasası ile bir yandan muhalif basını susturmayı, öte yandan sosyal medya paylaşımları üzerinden tüm topluma gözdağı vermeyi amaçlıyor. Üniversite öğrencileri, siyasetçiler, sanatçılar, özgür basın emekçileri, sendikal mücadele yürüten ve hakları için direnen kadınlar keyfi, hukuksuz gözaltı ve tutuklamalarla karşı karşıya kalıyor. Demokratik eylem ve etkinlikler yasaklanıyor, kolluk kuvvetlerinin sert müdahalesi ile engellenmeye çalışılıyor, eylemlere katılanlara yönelik gözaltı ve tutuklamalar oluyor, davalar açılıyor. Pandemi dönemini yönetemeyen iktidar sağlık emekçilerin yürüttüğü etkin mücadeleyi kriminalize ederek SES'in önceki dönem MYK üyesi Gönül Erden ve şimdiki MYK üyesi Selma Atabey'i hukuksuz bir şekilde tutuklu yargılamada ısrar ediyor. Gezi'ye öfkesi bitmeyen iktidar hukuksuz yargılamalarla Mücella Yapıcı, Mine Özerden, Çiğdem Mater'in de içinde bulunduğu dosyada uzun hapis cezaları veriyor. Son olarak Kuzey Irak'ta kimyasal silah kullanıldığına dair iddiaların bağımsız heyetlerce incelenmesini talep ettiği açıklamalarından dolayı TTB Merkez Konsey Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkında önce linç kampanyası başlatıldı, ardından hukuksuzca gözaltına alınıp tutuklandı. Şebnem Hoca'yı tutuklayarak bir taraftan insan hakları, barış ve kadın mücadelesi yürütenlere gözdağı verilmek istenirken diğer taraftan da TTB ve TMMOB gibi emek-meslek örgütlerinin muhalif yapısına müdahale edilerek bu örgütler kontrol altına alınmak isteniyor. 'Örgütlülüğümüze, demokratik haklarımıza, emeğimize sahip çıkıyoruz! ' demek için 25 Kasım'da alanlardayız.
25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü’nde elbette erkek egemen düzeninin politikalarını söylem ve uygulamalarını teşhir edecek; tacizin, mobbingin, şiddetin tüm biçimlerine karşı evde, sokakta, işyerlerimizde mücadeleyi daha da yükselteceğiz. “İstanbul Sözleşmesi yaşatır!” "İLO 190 İş Yaşamında Şiddet ve Taciz Sözleşmesi "imzalansın demek için alanlardayız."
62 yıl önce diktatörlüğe karşı direnişte simgeleşen Mirabel kardeşlerden bugüne dünyanın dört bir yanında kadınlar olarak Jin, Jıyan, Azadi sloganıyla işyerlerimizde, evlerimizde, sokaklarda ve yaşamın her alanında birlikteliğimizden ve dayanışmamızdan aldığımız gücün kararlılığıyla "Saçımızın teline, haklarımıza, özgürlüğümüze sahip çıkıyor, direnişi büyütüyoruz!" demek için 25 Kasım’da alanlardayız!
Bingöl Eğitim-Sen Kadın Sekreterliği”
Yorum Yazın